Moleküler Mutfak

Yaşam olgusunun devam ettirilmesi amacıyla gereken yeme-içme faaliyetinin, bütün dünyada üzerinde en fazla durulan konu olduğu görülmektedir. Bireyler, günlük ihtiyaçlarını gidermenin yanı sıra, yaşamlarında artış gösteren refah seviyeleriyle beraber bu gereksinimlerini farklı şekillerde tatmin etmek istemektedirler. Bahsi geçen tatmin düzeylerinin her geçen gün artış göstermesi, diğer sektörlerde olduğu gibi yiyecek-içecek sektöründe de yenilik arayışına yol açmıştır. Söz konusu yenilik arayışının neticelerinden biri olan moleküler gastronomi, Türkiye bağlamında yeni yeni gelişim göstermektedir. Moleküler gastronominin hayat bulduğu “moleküler mutfak”lar ise, uygulama alanlarını oluşturmaktadır.

1980’li yıllarda yeni araçlar, yeni malzemeler ve yeni teknikler kullanılarak yeni bir pişirme metodu geliştirildi. Bahsi geçen pişirme yöntemi moleküler mutfak şeklinde isimlendirildi. “Moleküler mutfak”, bütün dünya üzerinde gelişim gösteren bir mutfak trendi olarak tanımlanmaktadır. Moleküler mutfak akımının, dünya üzerinde birçok ünlü şef tarafından uygulandığı, üniversitelerin müfredatlarına bu alanı dâhil ettiği ve genç öğrencilere ilham kaynağı olduğu dikkat çekmektedir.

Çoğu zaman moleküler mutfağın, moleküler gastronomi ile karıştırıldığı görülmektedir. Moleküler mutfağın, bilimin tekniğe uygulanması şeklinde ifade edildiği görülmekte olup, moleküler gastronomiden elde edilen sonuçların ve bilginin uygulanmasını içerdiği belirtilmektedir. Bu nedenle moleküler gastronomi, bir yemek pişirme tarzı değildir. Özetle, moleküler gastronomi bir bilim dalı iken, moleküler mutfak ise uygulama alanını oluşturmaktadır. Bununla birlikte moleküler mutfak, merak içerisinde olasılıkların sınırsız olduğu tatları denerken, anın keyfini çıkarmayı hedefleyen, insanı alışılagelmiş yemek alışkanlıklarının dışına sürükleyen mutfak olarak da tanımlanmaktadır. Moleküler mutfaktaki amacın yalnızca karın doyurmak olmadığı, yemek yemeyi hayal edilenin ötesinde farklı bir dünyaya taşıyarak büyülemek olduğu, dolayısıyla moleküler mutfağın, yemek ve eğlence unsurunun karması olduğu belirtilmektedir.

Moleküler mutfak dahilinde, görmeye alışık olunan tencere, tava, ocak vb. ekipmanların olmadığı, geleneksel pişirme yöntemlerinin yerini bilimsel yöntemlere bıraktığı görülmektedir. Bununla birlikte yemeklerin dondurucu, mikrodalga, ultrasonik ses dalgaları, vakumlu evaporatörler aracılığıyla hazırlandığı belirtilmektedir. Yine, moleküler mutfak dahilinde deney tüpleri, petri kapları, cam huniler ve borular, pipetler ve birbirinden farklı laboratuvar malzemelerinin mutfak raflarında yerini aldıkları ifade edilmektedir. Gıdalara aroma kazandırmak amacıyla ekstraksiyon ve distilasyon aletleri, ayrıştırma için filtrasyon ve satrifüj gibi metotlardan yararlanılmaktadır. Bununla birlikte hazırlanan yemekler için yararlanılan malzemelerin “un”, şeker, tuz, yağ olmadığı, genellikle doğadan elde edilen farklı gıda malzemelerinden oluştuğu görülmektedir. Bazı malzemelerin aromayı tutarken, bazılarının jel kıvamında olduğu, bazılarının ise gluten yerine geçerek ekmek olduğu belirtilmektedir. Buz kürelerinin içinde kokteyller, çilek, balzamik sirke, zeytinyağından hazırlanmış minik ve renkli havyarlar, bir süre sonra ortadan kaybolan transparan ravyoliler, pizza olmayan pizzalar, çay fincanında çorbalar, bükülmüş kaşık içinde havyarlar, parmesan sepetinde salata ya da titanyum süzgeçte bruschetta, moleküler mutfak restoranlarında hazırlanan yemeklere örnektir. Bu nedenle geleneksel mutfağı seven, tutucu, gittiği her yerde alıştığı lezzeti arayanlar'ın, moleküler mutfaktan keyif alma olasılıklarının düşük olduğu belirtilmektedir. Moleküler mutfak daha çok, yemek yerken karın doyurmanın ötesinde heyecan ve farklılık arayışı içinde olan”, yaratıcı ve yeniliklere açık, pişirmeye tutkulu, analitik ve mantıksal bir kişiliğe sahip olan insanlara hitap etmektedir.

Kullanılan yöntemler bilimsel temele dayandığı için, moleküler mutfak reçeteleri oluşturmak kolay olmamaktadır. Transparan bir yemek hazırlamak, Havyarı balıktan almak yerine farklı renk ve lezzetlerde laboratuvarda elde etmek amacıyla bilimsel yöntemleri kavramak gerekmektedir. Moleküler mutfakta İnsan sağlığına zarar vermeyen, yenilebilir doğal veya kimyasal katkı maddelerini bilmek, Bu maddeleri doğru oranda karıştırmak ve doğru yöntemleri kullanmak oldukça önem arz etmektedir.

Moleküler mutfak için aşçıların, genel ve organik kimya ve gıda bilim'ini bilmeleri gerekmektedir. Dünya üzerinde genel anlamda aşçıların bilimsel uygulamaya yönelik kısımları bilim insanlarına sordukları, onların desteğini alarak uyguladıkları bilinmektedir. Dolayısıyla profesyonel düzeyde olmasa da aşçıların bilimi, bilim adamlarının da mutfağı bilmeleri gerektiği belirtilebilir.

Sonuç olarak, moleküler mutfakta pişirme stilinin, modern aşçının kararıyla şekillenen çok farklı gıda maddesinin, teknik ve aletin kullanıldığı deneysel restoran olduğu ifade edilebilir. Moleküler mutfak dahilinde aşçının, farklı sıcaklık, basınç ya da bilimsel şartlarda, gıdaların ne gibi tat ve değişimler göstereceğinin araştırmalarını yaptığı, bu anlamda moleküler mutfağın çok büyük bir güce sahip olduğu söylenebilir. Moleküler mutfağın, geleneksel mutfağı modernleştirdiği ve yemeğin şaşırtıcı ve heyecan verici duyusal deneyime dönüşmesini sağladığı belirtilebilir.

Yararlanılan Kaynaklar

Gök, İ. (2019). Moleküler Mutfağa Giriş. https://www.kisikates.com.tr/blog/molekuler-mutfaga-giris-569, (Erişim tarihi: 20.04.2021); Ortíz, J., Bravo, J. A. ve Vila, J. L. (2018). Molecular Kitchen Chemistry; Bolivian Traditional Gastronomy; Molecular Chuflay,S Revista Boliviana de Química, 35(1): 1-5.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Özkaya, F. D. ve Kübra, Ö. (2018). Moleküler Mutfak Tekniklerinden Kapsülleştirme: Standart Reçete Örnekleri, Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 6(3): 53-72.